3 Mart 2011 Perşembe

ŞİİR-Harun Yavruoğlu



 .
şiir

Bir tren ölmüş
kara bir tren
hiç kimsesi yoktu içinde
ölürse ölsün deme
rüyasını gördüm görünmez kazanın
sis gibi hayal meyal
yasını çektim
şimdi  ziftleniyorum yanlızlıklarıma
gece uykusu gibi
ve hızlı yürüyen bir ölüm gibi
sana gelirken
parçalanmış çığlıklar topluyorum
çocukların
gözlerinden
sevgimin dil kardeşi
şifa için yeniyor
yazılacak öfkelerini
her çiçek dal dal hüzün
çöllerde
her tekne sesiyle göz göz pencere
her ayak sessiyle açık bir kapı yüreğim
ve her karikatür sesiyle
kuyruklu yılan  olur çelişkiler
ve çeler fikrimi

harunyavruoğlu 2006



güneşten dağlara düştük,
dağların eteklerine.
ermeni kızı gibi dağlar.
katırlar, zifin çiçekleri ve
gök yüzü,
yakar çığlıklarını yıldızların.
devirir üstüne geceyi.
haydi!
sürme zamanıdır ayakları yollara...
heybemizde:
şükür ve su ve zeytin.
tırmandıkça düşer dilimize:
mısır dorukları,
kemençe, davul ve
sığırcık kuşları...
ve güneş sırtımızda,
rüzgarla oynaşan bulutlar gibi,
öylece çıkarız yokuşları...
çıkarız göğün en yüksek yerinde
başımızda bir yıldız
Ebegümeci gibi
Vaktimiz olmadı hiç sevmeye.
ayak topuğumuzdaki kiri,
kara hurma.
kara lastik, tütün zifiri.
odun ateşi.
tarla çamuru. mısır unu.
gün böyle getirir bizde sonunu.
uyku böyle arar rüyasını.
gönül böyle çeker yasını
bizde.
emeği sırtımıza aldık hep.
toprağın çatlak yüzüne, su verdik.
duasını aldık.
sırtlanları kanlı yüzleriyle kovaladık,
korkmadık.
dağların da duasını aldık.
kutsala diz çöktük,
yenilmedik
k o r k u l a r a.
haydi!
unutma kendini ezan vakti/
vurulmuş bir asker gibi.
şükürsüzlük dökülmemden üstüne.
ışıklar kırmadan kabuklarını gecenin.
ölüm giyinmeden çıplaklığını;
haydi!
kolay olmayacak
yokluğunu dinlemek.
güneşten dağlara düştük haydi...
dağların eteklerine.
ermeni kızı gibi dağlar.
sükûnet gibi ağır ve sağır.
Durma, yorulma, yıkılma haydi!
Harun yavruoglu Mart05




truva tren ve mustafa

şarap ve kahramanlar
özlenen bir ses gibi selamlar
rü gecesini
ve şanlılar şerefine
bir kadın taranmakta
yarın varsan öleceksin
öleceksin utandığını görsem
kaç kadınla sevişti piçliğin.
barış zayıflar için
zaman
taş ve demirle başlar
ve kötünün vahşi gücü batıdan gelir
kalbine
saklanır hafızasında tarihin
çılgın fahişeler
ve atlar, kılıçlar
çok kürekli gemiler
ve kum kum dalgalar
seni de yakacaklar
öldüğün zaman
zafer yenikliğe saygı göstermez.
savulun meşin giysilerin gümüş çivili topuzları
düşmandan çalınan
konfetili yolculukların şehri
güzeldi aşk için
kör ahlak, kimden yanasın
hırslıyım...
yakar bu şehri denize karşı çığlıklarım
bir bebek
gemiler dolusu ağıt görür
rü gecesi
son sözü söyler gururun tehlikeli gerilimi
haram doğurur şeytanı
tanrıdan kork,
kadını sev
ve çekin kürekleri
itliğin kıyısından
kahraman olmak ta zoruma gidiyor
haydi şimdi herkes ölsün
ben ölüyorum dudaklarımı ısırdıkça hırsımdan.
hırslıyım
şahit ol
şehit dersin
mustafa
yalnızlık
ya cesur ya aptaldır
döğüş benimle
kimin var
yalan kapıyı açar
kilitler
hiçbir şey
gitar sololarında adın do re mi
benim çocuklarım
trende mustafa
rayda kadir
aslı; ilkel ve şeytanca güzel
baştan çıkarma beni
şimdi keremle seviş,
yarın ölürüz...
apollo korkaktır.
kılıcı kahraman bir Ali bilirim
adın ne
çöz ellerimi şekil ve biçimlere tapan cefasız
zaferi krallar kutlasın
gemi silah avrat
ve tanrılar
aşk için
ölüm diyor
yaşlılar için
laf
laf
laf
çok insan öldü
benim için
ölmesin soytarlar
yılan ve kartal
kuşkulanır
neden susuyor şiir
neden çok gece oluyor
kadınlar neden doğuruyor geçmişini şehir şehir...
öpüşe öpüşe ağlıyoruz
kalbim neden kılıç tuttu
korkuyorum...
kale burcuna ölüm denizi dalga dalga vuruyor
vuruyor...
vuruyor...
hay hay hay!!!
elde mızrak varken, elden ne gelir başka
sevdalı geçmişimi çalmış çağdaş serüvenler
ölmeli artık
bu aşkın şerefine hay hay hay
aşk ölmek içindir aslında aslı
korkuyu yen
haydi
Leyla da cesurdur
barış kafa karıştırır
sevgi tek taraflı
geceler kıskanır bir birini
kanserli göğün altında
sonumuz irinli hüzün
haydi ölmeliyiz
şehvet domuzdur ölmeliyiz işte.
birinin sana kaybetmesi için
kehanetler
öldüğümü müjdelesin dağlar beyine
bir kadın tadında geceler mum sarısı
ayva turunç narım var
gece yarısı
gün kamlı başlıyor şimd
öteki yarısına
akileos’un öfkeleri
mızraklı
kaç kuzen
kaç baba
kaç oğul
öldürdü truva
aşkına rü gecesi
haydi kurtlar dağlara
kadınlar sevilmek için
sabaha kadar barış
trende mustafa
rayda kadir
nayda nayda nanayda


Harun
Yavruoğlu ağst 07


Bir ucu hüzün bu aşkın

Yokluğuna yakışır
Yalnızlıklar içindeyim
Süsler tenhalığımı
hatıraların
harun yavruoğlu


Denizkızıdır Salı pazarında gözlerin



Sen kıyıdan kıyıya
Akçaabat olurken
Mavi yamalı göğüm
Görürdü mart soğuklarını
Kedileşirken kiremitlerde
Ben çorapsız mendilsiz
En çok da sensiz büyüdüm
Sende Pirali köftenin piri
Bin Ali oldu şimdi her biri
Pulatanaydin sevmek için
Bahaneydin
Damla damla içtim seni
Şahaneydin
Kılçığını sevdiğimin diyarı
Yokluğunu taşıyamam
Köfte kokulum
Kınalı kuzumun otlağı
Çalımlı kızımın sokağı
Her hali güzelim
Yüreğimden sevdim seni
Yüreğinden
Ak caminin gölgesinde
Zayara
Şinik
Mucira
Yalınayak acılar nurumdur
Onurumdur seninle
Kaynatırken terimi
Mor soğuklu geceler
Kalanima susturur
Yorgunluğumu
Zeytin bakışlım
Eli nakışlım
Karayemişim
Kar yemişim dağlarında
Küsmedim
Karanfilin ak yerisin
Emeğim alın terim
Elim kolum her yerimsin Akçaabat
Saklarım masumiyetini ihanetlerden
Sarı boyalım
Horumun
Horon olduğu yerde
Puslu duman titremesi yüreğin
Mahşer-i honefter olur
Gözlerinin çimenlerinde
Kemençe mani
Kollar kollar
Ula kim
Yüzüne tütün olduğum
Vallahi sevdim seni
İşte şuramdasın
Mavi bir soluk gibi
Vapurlu takalı
Hamsi limon odun ateşi
Kurarken saltanatını sofralara
Aşk bir süvaridir sırtında dalgaların
Canımsın
Heyecanımsın
Karalâhanam beyaz talihim
Gül bahçem kemençem
Eğlencem
Hayatım
Hamaratım
Akçaabat’ım

harun yavruoğlu
2003

 

çocuk


kaç yol denedim olmadı
kavuşmak için
sakla beni yüreğinde
bir sır gibi
sorma şimdi
neden niçin

kavuşmak sana sarp yollardan
karanlık yalınayak
üç bela yedi kurşun
küfür dayak
ah ne mümkün çocuk
ne mümkün kavuşmak
konuşmak yasak

kalbimde
içimde tütüyorsun
yanıyorum
ellerini tutmak
saçlarını okşamak istiyorum
utanıyorum

aşk işte
her yeri ateş bu aşkın
ateşlerde yüreğim
yüreğimde sen
birlikte yanıyoruz
bi görebilsen
al beni
sakla beni akşam karası gözlerinde
yalnız değiliz korkuyorum
dertlerim dokuz boğum
ya gel kaçalım kaf dağına çocuk
ya da ben yoğum

harun yavruoğlu ağustos 98


Hâkim bey


Önce acılar döküldü
Temiz sayfalarıma
Başı pare pare hüzünler yaşadım
Dermansız
Gecelere düştü sevdalarım

Sonra
Yan bakışına vuruldu yüreğim
Yaşadım inadına
Ölmedim

Sonra
Yine vuruldum
Tekrar vuruldum sonra
Hâkim bey
Tabutlara sığmaz hikâyem
Uzundur
Yalan
Aşk yalan

İnceledim
İzledim
Kaç kere öldüm aslında
Hâkim bey
Öldüğümü gizledim

Sonra sildim cümlesini kitaplardan
Bütün sayfalardan aşkın adını sildim
Tükürdüm yüzüne yüz bin kere
Hâkim bey

Sonra
Son kez vurdum
K e n d i m i
Şaraba
Ve sonra ilk defa
Öldürdüm
Bütün aşkları
Yüreğimde
Hâkim bey

harun yavruoğlu 2000


Sen
Deniz oldun
Balık oldum oltasında Hıdır’ın

Sen bir deniz oldun o kadar.
Kara viran bir deniz.
Ben,
Derviş oldum ıslağında kıblesiz.
Son günahın olsun bu.

Huyundur vefasızlık,
Nisan hıçkırığında
Hüzündür.
Hırçın bir deniz oldun.

Kum oldum kıyılarında.
Tayfa,
Miço,
Kaptan,
Kaptan-l derya oldum da;
Yine de dalga geçtin çekinmeden
bir istavrit gecede,
Suyuna sığınmış yüreğimle.
Gülüşlerinin soğuk yüzsüzlüğü,
İçimin çiçeğini soldurdu.
Bahar koktuğumda,
Sana yaslamışken umutlarımı;
Çöl oldun.
Mecnun oldum.
Acılara koydun başımı.

Serin karanlığında;
yosun oldum
kaya dibinde.
Sen mavi koktuğunda,
Yunus oldum.

Şimdi;
günahın adın oldu yüzünde
Karadeniz.
Derin siyahlığında
ölüm soğukluğu saklı;
Hasret acısı kıyılarında.

Oysa sen;
yüksek mavide
yıldız
iken,
Suyunda yaşadım hayatı,
hatırına.

İnci mercan oldun,
Esir can oldum,
Perişan oldum hatırına.
Kıymetim idin,
K ı y a m e t i m o l d u n.

harunyavruoğlu2001



evvel zaman içinde


yerin yüzü yoktu
yüzümü görmeye
ay yoktu
güneş yoktu

kuş uçmaz kervan geçmez
bir mavide
yalnız
ben
vardım

rüzgar rüyasında görürdü
eteklerini
kızların

ocak
şubat
mart
y o k t u

sen yoktun elli bin asır
ağladım
ne süt
ne lokum
ne kundak
seni aradım

nisan
doğurmuş beni çiçeklerinden
sarmış karanlıklara
kör ebem
gören olmadı

dedim ya
yerin yüzü yoktu
yüzümü görmeye
ay yoktu
güneş yoktu
kuş uçmaz kervan geçmez
bir mavide
yalnız  ben vardım
harun yavruoğlu 29042001

Ve


Tutarken acıları kalbinde
Ve titretirken korkuları
bir ceylanın göğsünü
ve
çekilince zaman
ömründen
yatar sessizliğin bağrına
ve ara çamurda kendini
ve
kalbini sor taşlanan yüreklere
t o p r a k
tenlerin önceki hali
sonraki hali ruhun kan çiçeği
küfürden ayır dilini
ve
seslerin karasından
kulaklarını

haydi
başkası olmadan yüzün
körün görmemesi
gülün kırmızı kokması gibidir
rüyaların olayım
gitme
döneceksin
neden ve niçinleri yeniden
ve
bilsin artık söyle kendine
bir solukta
seni bitiren zamanı
ve
cel
le
s e n a u k e



harunyavruoğlu_2005-10-27